Fatih Mika, İstanbul'da Şekerli balıklar
Masal yaratıkları, cennet kuşları yada Boğaziçinden sıçrayan ve dekoratif bir oyun içinde son bulan balıklar Hokusai'ın ahşap baskılarını anımsatıyorlar. İstanbul'lu gravür sanatçısı Fatih Mika'nın bu gravürleri ( 4 Ekim'e kadar süren İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Sanat Galerisi'ndeki sergisi) kendilerine iki türlü bakılmasını istiyorlar: Biri kullanılan malzeme aracılığı ile içlerine açıklıkla girilerek(kumlamanın lekeci etkisini, şeker-baskı tekniği ile işleyerek daha da hareketlendiren yüzeyler), öbürü ise fantastik öyküler arasında gezinerek, hayal kurarak, antik mitlerin, esoterik kişilerin ve gerçekdışı renklerin çağrışımlarına teslim olarak.Türkiye doğumlu Fatih Mika'nın çok yönlü biçimlenişi onu Sarayevo'ya ünlü grafik ve gravür okuluna öğrenim görmeye götürdü, daha sonra da İtalya'ya ailesi ile yaşamaya. Mika daha sonucu kestirmeden önce teknik ile müdahaleyi seçiyor. Böylece asitler formları değiştiriyor, sıvılar alanı "kemiriyorlar", kırmızılar, toprak renkleri, maviler yeni sınırlar icad ediyorlar. Anlatımcı tablo kalıplarını tırmalıyarak yerine şiirsel ormanları, başka zamanların ot derlemelerini ( Otlar I, 2003 fotoğrafta), şimşek gibi hızla sözcüklerin kemiklerini ayıklayan Eugenio Montale'nın anısına "Mürekkep Balığı Kemikleri"ni ortaya koyuyor. Mika'nın figürleri bazan sadece sezdiriyor, sıvaları dökülmüş bir duvar tarafından yutulmuş gibi duruyorlar, şafağın ilk ışıklarıyla bu dekor tabaklar sanki gözden kaybolup gidecekler. Onun martıları böylece Haliç'e doğru havalanabiliyorlar ya da belirlenimlerini değiştirip kuş niteliklerini yitirebiliyorlar, yalnızca yaşamın ta kendisi olan iç bir dinamizmin im ve görüntülerine dönüşmek üzere.
(Arianna di Genova) Il Manifesto 30/9/2003
|