italiano
Fatih Mika  
 
Gravür Teknikleri
  Önsöz
  Gravür
  Asit-oyma
 
 
Gravür


Resim büyüktür, baktığın zaman hemen etkilenirsin, tıpkı bir pencereden dışarıya baktığın gibi. Oysa asit-oyma, ahşap-oyma mahremdirler. Görmek bir başlangıçtır, bir kitabın başlığını görmek gibi. Daha sonra onu okumak zorundasındır. İşte, bir gravürün başında tüm yaşamımız boyunca kalırız, onu okumak için.’ Pasquale Santoro

Bir iz sanatı olan gravürün öyküsünü, tarihöncesi insan günümüzden yaklaşık 27.000 yıl önce Fransa'da Aventignan mağaralarında; bir anlamda ilk doğal gravür kalıbı olan elini; toprak pigmentlere bulayıp mağara duvarına yaklaşık yüzelli defa bastığı zaman başlatmış oluyor. Sonra Mısır’da M.Ö. VII. veya VI. yy’da ahşap kalıp kullanılarak kumaş üzerine yapılmış ilk baskılara rastlanıyor. Daha sonra Çin’e geçen bu teknikle M.Ö. 105’te kağıdın bulunması ile kağıt üzerine (Buddha imgeleri)baskılar yapılıyor. XIV.yy.da Avrupaya geçen bu tekniğe Avrupa’nın yaptığı katkı, kalıpları basan presin icad edilmesi.

En eski gravür tekniği olan “Ahşap-Baskı Tekniği”, adından da anlaşılacağı gibi ahşap bir yüzey üzerine bir imge (bir anlamda mühür) kazılarak hazırlanıyor. Kalıbın yüksekte kalan kısımlarına merdane ya da bir tampon ile mürekkep veriliyor. Kalıbın üzerinde mürekkep tutan yerler, yani imge, pres ile basılarak kağıdın üzerine taşınıyor. Avrupa’da matbaanın icadından (hareketli harflerle kitap basılması) sonra kitaplara konulan resimler bu ahşap-baskı tekniği ile gerçekleştiriliyor. Metal üzerine uygulanan tekniklerde ahşap-baskının tersine mürekkep oyulan çukurların içinde kalıyor. Bu mürekkep verilmiş metal kalıpların üzerine nemlendirilmiş kağıtlar konulup özel olarak yapılmış gravür preslerinden geçirilerek bu kağıtların üzerine imge basılarak taşınıyor. Bu tekniklere daha sonraları yeni yeni teknikler ekleniyor. En sonunda, günümüzde mürekkep tutan her yüzey, eğer estetik değerler üretebiliyorsa, gravür kalıbına donüştürülüyor.

Önceleri resimlerin çoğaltılması amacı ile kullanılan gravür tekniklerinin, anlatım olanaklarını keşfeden sanatçılar bu tekniklerle sanat eserleri yaratmaya başlıyorlar. Ahşap-baskı, tığ-oyma tekniği ile gravürler yapan ve asit-oyma tekniğini de ilk deneyen sanatçılardan biri olan Albrehct Dürer (1471- 1528) gravürün sınırlarını zorlayıp gravüre sanatsal bir boyut ve saygı kazandırıyor. Bunda kuyumculuk geleneğinden gelen bir aileden olması, gravür kalıplarını kendi (hepsini olmasa da) işleyebilme yeteneğinin rolü büyük.

Daha sonra asit-oymanın teknik olanaklarının geliştirilmesi ile sanatçılar uzun mesleki eğitim gerektiren ahşap oyma ve tığ oyma ustalarından bağımsızlaşıp kendi gravür kalıplarını kendileri oymaya başlıyorlar. Jacques Callot (1592-1635) tüm sanat yaşamı boyunca sadece gravür yapıyor.(Yaklaşık 1500 kalıp)

Sanatçılar gerek geniş halk kesimlerine gerekse koleksiyonerler için iki ayrı alanda gravür üretmeye devam ediyorlar. Gravür,19. yy.ın sonlarında 20. yy.ın başlarında hemen hemen tüm modern sanat eğilimlerinin kültürel birikimlerinin içinde yer alıyor. Örneğin Almanya’da Brücke (Köprü) sanatçıları ahşap-baskı üretimine özellikle önem veriyor ahşap baskının halk ile kendi sanatları arasında bir köprü olmasını istiyorlar.