italiano
Fatih Mika  
 
Güncel
  Katar Sergisi Doha
  “Yantai Art Museum”
  100 Öğrenci 100 Gravür Belgrad
  Belgrad Kişisel Gravür Sergisi
  Geri Dönüş II
  Anneme
  Work Shop
  Kestane
  Mezlaka-i Akdâm
  Modissima feat. Turkey Contemporary Art
  Sergi
  Segno e Insegno
  Çağdaş Türkiye
  40. Sulmona Sergisi 2013
  Gravür Sanatçısı: Fatih Mika
  İzler
  Atölye
  Beklemenin Tadı
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Noel Kokteyli
  deniz kızı
  bahane olmalı
  Edebi Ruhun Resme Aksi
  iyi ki saklamışım
  Palamut
  ayvansaray
  İşkence
  bir güvercin
  siyah selvi
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Ahlat Ağacı
  Küpeler
  cam kırıklarıyla
  Kaktüs
  otlar
  Bonsai
  doldurup heyecanları
  Tebessüm
  Mimar Sinan
  Bulla
  Serçeler
  Değer
  Kumlu Begonya
  Aşk-Meşk
  İrfan Baba
  Deli Sanat
  Çapari
  spookyman
  Ischia Adası II
  Atölye
  bir rüzgar okşar
  Kes Yapıştır
  Arte 3
  boğaziçinde
  yandaki çiçek
  Ben Çingene Olmak İstiyorum
  gecenin dalı yok
  napoliden geçerken
  med cezir
  Picasso
  calò
  Mara
  Antico Caffe Greco
  Dirsek Teması
  Cara Pippa
  İki Kaptan
  Roma Leonardo da Vinci Havaalanı
  San Valentino
  Duman
  Kar Tanesi
  Aziz
  Fatbarla*
  Roma'ya Başlamak
  bisiklet
  Saatler
  Bahçem
  Yaşamak
  Fink Fink II
  Fink Fink
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? IV
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? III
  Ischia Adası
  Minoo
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? II
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? I
  Albrecht Dürer
  bir özlemim kalmış
  Çiçekler
  Sanatta raslantının denetimi
  Agop Mehmet Ali
 
 
Mayıs
29
2008
Antico Caffe Greco

 

 

Akademi tam iki metro durağının arasında kalıyor. İspanya Merdivenleri Durağı’nda inip meydanı geçince başlayan dar sokaklar, kış aylarının karanlık sabahlarında hiç içimi açmıyor. Ben, Flaminio Durağı’nda inip, geniş Piazza del Popolo Meydanı’ından geçmeyi yeğliyorum. Sabah pusunun içinde erimiş ince selviler, kocaman şemsiyeler gibi fıstık çamları, büyük mermer haykeller, aslanlarının ağzından havuza doğru akan suların aksine yukarıya doğru yükselen Mısır obeliski içimi ferahlatıyor. İçinde yaşadığım hikayeyi sanki daha iyi görmemi sağlıyor.

 

Meydandaki ikiz kliselerden sanatçılar klisesinin önüne tost ekmeklerinin kabuklarını kimin koyduğunu hiç bir sabah görmememe rağmen, ekmeklerin başına üşüşmüş güvercinleri her sabah kahvaltılarında birbirleriyle didişirken yakalıyorum. Aynı kahvaltıya katılmak için aralarına giren martılar, didişme sahnelerinin ertelenmesine neden oluyorlar. Kahvaltısını erken bitiren bir martı, heykellerin arasındaki kişisel havuzunda, çırpına çırpına sabah banyosunu yapıyor.

 

Gabriel Garzia Marquez’in “Yüz Yıllık Yalnızlık’ındaki gibi hiç bitmeyecek sandığımız yağmurlardan sonra Roma’yı birdenbire afa sıcakları kuşatıyor. Kızgın güneşin altında geniş Piazza Del Popolo’yu geçmeyi artık gözüm almıyor. Metrodan İspanyol Merdivenleri Durağı’nda inip, Roma’nın en pahalı dükkanlarının bulunduğu gölgeli dar sokakların tadını çıkara çıkara akademiye gidiyorum.

 

Metrodan inip meydana girince süslü paytonların atlarının ağızlarındaki gemleri çıkarılmış, yem torbalarındaki  yulaflarını yerken buluyorum. Meydanı geçip Via della Croce’ye girince, henüz açılmamış büyük mağazaların ve sabah müşterilerini ağırlayan barların kapılarına övünerek yazdıkları kuruluş tarihlerini okuyorum. İleride Aslanağazı Sokağı'nın köşesindeki çiçekçi bu sokağın adına çok yakışıyor. Vazolarda aslanağazı çiçekleri olmamasına rağmen; beyaz zambaklar, kırmızı güller, pembe şebboylar vazolarının içinde müşterilerini bekliyorlar. Kırmızı şekayıklar ise sanki aruz vezni ile divan şiirleri okuyor.

 

Az ilerideki küçük balıkçı dükkanında balıklar tezgaha yerleşmiş bile. Levrekler, çupralar, mezgitler; küçük dükkana sığamayacağı için kılıcı kesilmiş bir kılıç balığı. Balıklara bu kadar yakın denize bu kadar uzak olmak beni hüzünlendiriyor. İçimden Ozan’a “gel seninle yer değiştirelim” diyorum.

 

Angelo Sagnelli “Fatih seninle “Antico Caffe Greco”da uydudan ve bazı şehirlerde de kablolu yayın yapan Uluslararası SKY TV için bir ropörtaj yapmak istiyorum, ama bir Türk şairinden de bahsedeceğiz bana bir isim önerebilirmisin?” Diye sorunca önerisini hemen kabul edip, şair olarak İlhan Berk’i öneriyorum. Şiirleri, Deniz Özdoğan Tükçe okuyup anında sıcağı sıcağına tercüme edecek.

 

Roma’da kuşların yuvalarını, yabani çiçeklerin gizli gizli açtıkları harabeleri bilen ben “Antico Caffe Greco”yu bilmiyorum. Telefonda, Angelo Sagnelli bana “28 Mayıs’ta saat 10.30’da Caffe’de buluşalım TV ekibine haber verdim” diyor. Bana adresi tarif ederken telefonda gülümsediğini hissediyorum.

 

İspanyol Meydanı'nın hemen karşısındaki pahalı mağazaların ve aynı zamanda “pahalı” kelimesinin arasına sıkışmış 1760’ta kurulmuş bu müze kahveyi daha önce bilmediğim için utanıyorum. Gerek içindeki tablolar ve sanat eserleri ve burada buluşup konuşan, tartışan ünlü sanat adamlarının anılarıyla bir bakıma bir sanat tapınağı burası. Ben de en son müritlerden biri olarak bu tapınağa damdan düşüyor, bu tapınağın tarihinde bir nokta bir virgül olarak yerimi alıyorum.

 

Daha bir kaç gün önce tanıdığım tiyatro sanatçısı Deniz Özdoğan, bu alel acele organize edilen programa katılmayı kabul edip İlhan Berk’in şiirlerini sevgi ve beceri ile okuyup anında sıcağı sıcağına italyancaya çeviriyor.

 

“Yeni yeni anlıyorum

  Her şey şu gecelerin içinde oluyor

  Aydınlığa her şey hazır çıkıyor

  Su geceleyin yürüyor dikkat ettim

  Geceleyin biz uyurken ağaçlara

 

  Hiç unutmam bir gün geç vakit

  Tam benim geçtiğim zaman rastlamıştı

  Büyüme saati bir ormanın

  Şöyle iyice dinlesem sanırım artık

  Bütün ormanları büyürken duyarım

 

  Beni beklemişler kardeşciğim

  Beni bu ağaçlar, nehirler, gökyüzü

  Geleyim anlatayım diye bir gün kendilerini

  Bir kere girdikten sonra şiirlerime

  Bilmişler bir daha ölmeyeceklerini

 

  İLHAN BERK”

 

Fatih Mika 29 Mayıs Roma