italiano
Fatih Mika  
 
Güncel
  Katar Sergisi Doha
  “Yantai Art Museum”
  100 Öğrenci 100 Gravür Belgrad
  Belgrad Kişisel Gravür Sergisi
  Geri Dönüş II
  Anneme
  Work Shop
  Kestane
  Mezlaka-i Akdâm
  Modissima feat. Turkey Contemporary Art
  Sergi
  Segno e Insegno
  Çağdaş Türkiye
  40. Sulmona Sergisi 2013
  Gravür Sanatçısı: Fatih Mika
  İzler
  Atölye
  Beklemenin Tadı
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Noel Kokteyli
  deniz kızı
  bahane olmalı
  Edebi Ruhun Resme Aksi
  iyi ki saklamışım
  Palamut
  ayvansaray
  İşkence
  bir güvercin
  siyah selvi
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Atölye
  Ahlat Ağacı
  Küpeler
  cam kırıklarıyla
  Kaktüs
  otlar
  Bonsai
  doldurup heyecanları
  Tebessüm
  Mimar Sinan
  Bulla
  Serçeler
  Değer
  Kumlu Begonya
  Aşk-Meşk
  İrfan Baba
  Deli Sanat
  Çapari
  spookyman
  Ischia Adası II
  Atölye
  bir rüzgar okşar
  Kes Yapıştır
  Arte 3
  boğaziçinde
  yandaki çiçek
  Ben Çingene Olmak İstiyorum
  gecenin dalı yok
  napoliden geçerken
  med cezir
  Picasso
  calò
  Mara
  Antico Caffe Greco
  Dirsek Teması
  Cara Pippa
  İki Kaptan
  Roma Leonardo da Vinci Havaalanı
  San Valentino
  Duman
  Kar Tanesi
  Aziz
  Fatbarla*
  Roma'ya Başlamak
  bisiklet
  Saatler
  Bahçem
  Yaşamak
  Fink Fink II
  Fink Fink
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? IV
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? III
  Ischia Adası
  Minoo
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? II
  Hala Tombouktou Gölü’nde miyim? I
  Albrecht Dürer
  bir özlemim kalmış
  Çiçekler
  Sanatta raslantının denetimi
  Agop Mehmet Ali
 
 
Mayıs
23
2010
Bonsai




 

Yapraklarına dokunduğumda, bana serin kokusu ile yanıt veren kırmızı çiçekli sardunya, hayatımızın ne kadar da kolay renklendirilebileceğini anlatır hep. Bir saksı sardunyanın dallarını kırıp dikseniz; çiçeklerden, yeşil yapraklardan, kokulardan oluşan bir orman yaratırsınız kolayca. Kendini bu kadar kolay vermesi, zor koşullara dayanması insanları yanıltır, nasılsa hep bekleyeceği sanılır, önemsenmez. Bir çiçeği sevmekle herşeyin başlayacağı unutulur. Kim ne derse desin, sardunyaları sevemeyenlerin, orkideleri de sevemeyeceğine inanırım ben.

Birgün, bir bakarsınız sardunya saksısının içinde, hiç tanımadığınız iki yuvarlak yaprak, sardunyanın sevinçlerini paylaşarak büyüyor. Bir karış olduğunda tanıdığınız bu bitki, geçen yılın kayısı çekirdeğinin fidesidir. Diğer saksılarda elma, nar, şeftali; bir başkasında kuşların ya da rüzgarların getirdiklerinden büyüyen diğer ağaç fideleri, incir, kavak, akağaç; incecik gövdeleriyle sardunyaların dalları ve yaprakları arasından, eğile büküle güneşe doğru uzanıyorlar. Sonra yan dalları fışkırır. Bu dalları budayarak, eğerek, saksıyı yan yatırarak yoksul ailelerin çocukları gibi erkenden olgunlaştırıp, ağaca benzetirim bu fideleri. Her geçen yıl, sahnedeki balerinin vücudu, canlı bir heykel  gibi, başka biçimler veririm bu küçük ağaçlara.

Daha eski gözükürler gerçek yaşlarından. Bir parça toprağın içinde bunca işkence yorar onları; yaprakları küçülür, gövdeleri kabuklaşır. Üzerine salıncak kuramadığım, saklambaç oynarken saklanamadığım, saksıdaki bu küçük ağaçlar, herşeye rağmen bir ilkyaz günü baharlanıp beni heyecanlandırırlar. Yaz aylarında kızaran küçük iki şeftali tuz biber eker sevinçlerime. Bazen kızarım kendime. Zorla eskitilen kot pantolonlar gibi,sahte bir yaşam yüklüyorum diye bu ağaçlara. Onlara ait olmayan.

Nasıl bir tuval üzerindeki pigmentler kendi hayatlarına anlatamaz, sanatçıyı anlatırlar. Saksıdaki bu küçük ağaçlar da; benim bildiğim, sevdiğim, üzerlerine tırmanıp meyveler çaldığım ağaçları anlatıyorlar penceremin kenarında.