Kısacık kış günü çabucak bitmiş, daha sokak oyunlarımızın tadını çıkaramadan sobalı evlerimize dönmüşüz. Annemin hazırladığı günün yemeklerinin kokusu odayı doldurmuş, işporetin üzerinde bekliyorlar. Karnı tok olacak ki, Bulut işporetin yanındaki şiltede, sanki odada hiç birşey olmuyormuş gibi mışıl mışıl uyuyor. Biz üç erkek kardeş, annemin bağırıp çağırmalarına aldırmadan, sokakta bitiremediğimiz çocuk enerjilerimizi tüketmeye çalışıyoruz. Biraz sonra babam da gelecek, hep birlikte sofraya oturacağız.
Poyraz, Karadeniz’in dalgalarından kopardığı buz gibi çisileri; evlerin duvarlarına,ağaçların dallarına, sokakta yürüyen insanların yüzlerine çiviliyor. Duvardaki beş numara gaz lambası titrek ışığı ile karanlığı yenmeğe çalışıyor. Sevgi Öğretmen “Geceleri resim ödevinizi yaparken sarı kullanmayın.” diyor. Çünkü sarı, titrek gaz lambası ışığını yenip, gözükemiyor. Biz çocuklar, kağıdın üzerinde sarı kalemin gezdiği yerleri kontrol edemiyoruz.
Çıkmanın kapısı kapandıktan sonra, üzerine demir sürgü çekilirken çıkardığı sesi duyunca, babamın geldiğini anlıyoruz. Babam, buz gibi çisilerin kızarttığı ıslak yüzü, bir elinde deri çantası, diğer elinde filelerle eve giriyor.
Daha yaz günlerinden hazırlanmış salçaların, tarhanaların, çeşit çeşit turşuların tadlarının karıştığı bu sofraya oturup, babamın yemeğe başlamasını bekliyoruz. Yemek bitip, sofra toplanıp ortadan kaldırılınca, babam filelerin içindeki bir kese kağıdından Bursa kestanelerini çıkarıp çakı bıçağı ile çizmeye başlıyor. Tencereye yerleştirdiği bu kestaneleri, yalazalar içinde yanan işporetin üzerine koyup pişmesini bekliyor.
Başına toplamayı nasıl becerdi ise, babam biz üç kardeşe anlatmaya başlıyor:
“Lidya Hükümdarı Kroisos, Pers Kralı Kyros ile savaşa tutuşur. Güçlü Lidya Hükümdarı savaşı kaybeder. Zafer sarhoşluğuna kapılan Pers Kralı Kyros askerlerine emir verip büyük bir odun yığınağı yaptırıp, üzerine elleri bağlı Lidya Hükümdarı Kroisos’u oturtur. Eline bir ateş alıp odunlara doğru giderken Lidya Hükümdarı Kroisos’a: “Söyle bana, Dünya’nın en mutlu insanı kim? der. Lidya Hükümdarı Kroisos ise “Sonunu görmeden söyleyemem.” der.
Sabah gözlerimizi açtığımızda, yastıklarımızın yanıbaşında, babamın bütün gece tek tek soyup, bir peçetenin içine toz şekerle birlikte koyup, dizinde döverek yaptığı kestanelerin şekerparelerini buluyoruz.
Fatih Mika