Aralarından
incecik ışıkların aktığı yağmur yüklü bulutlar, gökyüzünde birbirleri ile oynaşarak
ilerliyorlar. Grinin tonlarından oluşan
bu zemine, kırların ve ağaçların yeşili yanıt veriyor. Uzun kavakların
dallarında şıkır şıkır ziller çalan yapraklar, rüzgarların gittiği yerlere
gidemeseler de, rüzgarların olduğu yerlere ulaşmaya çalışıyorlar.
İri
yağmur taneleri, su birikintilerinin üzerinde hava kabarcıkları yaparak düşmeye
başlayınca, göğün biraz sonra boşalacağını
anlıyorum. Tek tek yaprakların üzerine düşen ilk yağmur tanelerinin onları
piyanonun tuşları gibi titretmesi; sonra yavaş yavaş yeşil yaprakları okşayıp,
silip, temizleyip otların üzerinde son notalarını çalması hoşuma gidiyor.
Hazan
bülbülünün nağmelerini işittiğimde, hemen iki iri taşı üst üste koyuyor, üzerine
oturuyorum. Böylece yaşamımda bir dikili taşım ve bir bahçem olmuş oluyor.
Nasıl
ki güller bütün çiçeklerin güldüğü zamanda gülerlerse, kamelyalar da hiç
kimsenin gülmedigi bir zamanda gülerler. Hazan bülbülleri de tıpkı kamelyalar
gibi bütün kuşların hecelerle konuştuğu bu mevsimde şarkılar söylüyorlar.
Halbuki
bahara ne kadar çok zaman var. Biz, malta eriklerinin çiçeklerini farkedemeden,
mimozaların çiçeklerini bekleyeceğiz. Bu arada yağmurlar, karlar yağacak; üzerimizden
ördek sürüleri geçecek; pencerelerimize kuzey ülkelerinin kuşları konacak.
Birgün
birdenbire bademlerin dallarının şişip parladıklarını, tomurcuklandıklarını ve
ilk çiçeklerini açtıklarını görüp heyecanlanacağız. Ardından can erikleri,
kirazlar, nisanın ortasında vişneler, mayısın başında akasyalar çiçek açacak.
Akasya ağaçlarının kokuları altında bülbüller dinlemek, akasya çiçekleri yiyip
sonra seni öpmek...
Sonra
ayva çiçek açacak, yaz gelecek.
●●●
Serin
taşların üzerinde dalıp gitmişim. Bir kuş gelip bahçeme konuyor. Şaşırıyorum. “Şaşırma,
*Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söyleyen
kuş gelecektir.” diyor.
●●●
Serin
taşların üzerinde dalıp gitmişim. Bir kuş gelip bahçemdeki en kuru dala
konuyor. “Şaşırma. Eğer yeşil bir dala konsaydım, benim şarkılarımı duyan Fink
Fink yaprakların arsında benim süslü parlak tüylerimi göremez; nerede olduğumu
bulamazdı. Bak, göreceksin, Fink Fink buraya geldiğinde bu kuru dal da yeşerecek.”
diyor.
●●●
Serin
taşların üzerinde dalıp gitmişim. Cep telefonum çalıyor. Mehtap “Fatih, aklıma
geldi de hemen soyleyeyim dedim. Benim arkadaşlarımın Tofu adında bir blogları
var. Bir göz atar mısın?” diyor.
“İyi
de, zaten ben şimdi Tofu’ya “bahçemi” yazıyorum” diyorum.
Fatih Mika